17 Şubat 2007

Hmm

Başlık bulamadım idare edin.

misterio blogunda beni sobelemiş mi ebelemiş mi ne bişey olmuş , onun için 5 tane hayatıma ilgili çok kişinin bilmediği şeyler yazmam lazımmış. Zevkle dedik , kabul ettik. Başlayalım bakalım :

Asansör fobim vardır. Öyle ki bu fobi bir çok kez 10-12.kata bile merdivenlerden çıkıp inmemi sağlamıştır. Ancak bunun da değişik halleri var.
Mesela tek başıma asansöre binmezdim. Hala da çoğu yerde binmem. En son 2 kez yalnız asansöre Ankara Öğretmenevi'nde bindim. İkisi de acele etmem gerektiği içindi.
Ancak anlaşılacağı gibi yerden yere de değişiyor tek başıma binip binmemem. 15 Katlı apartmanlarda nedense binemiyorum yanımda başkaları olsa dahi. Ancak eğer bir hoteldeysem,büyük bir firmanın binasındaysam veya alışveriş merkezindeysem binebiliyorum.
Bir de asansörün dışarıyı görebileceğim bir camı varsa çok iyi olur. O zaman korkmadan yalnız da binebilirim , 10.kata da çıkabilirim.

Masa tenisini çok severim. Ortaokul hazırlıktaki okulum bir çok okula göre daha moderndi. Mesela okula serbest kıyafetlerle gidiyorduk. Çok özelliği vardı. Bunlardan biri de koridorlarda masa tenisi masaları olmasıydı. Ben önceleri ne bu ya,nasıl oynanır ki derken 3.ayda "anne raket alsana banaa" demeye başlamıştım. Sene bittiğinde masa tenisi hastası ve ustası olup çıkmıştım. Daha sonra 2-3 sene kırk yılda bir kere oynadım , zaten imkan yoktu. Nereden bulacaksın masa tenisi oynayacak yeri ? Buraya geldiğimde ilk gittiğim Fransız okulunda da masa tenisi masaları mevcuttu koridorlarda. Buranın ayrıca güzelliği okuldan sonra kalıp oynayabilmemizdi. Bir ara acaip sarmıştı yine beni bu oyun. Hergün okuldan sonra kalır 2 saat masa tenisi oynardım. Çok Çinli,Rus veya Polonyalı yenmişliğim vardır bu oyunda. Turnuvalar,organizasyonlar. Güzel günlerdi hakikaten. Yine uzun süredir elimi sürmedim rakete ama bir imkanım olsa da keşke oynasam diyorum hala..

Yemeğin tadına bakmadan tuz dökerim. Bunun kötü bir huy olduğunu biliyorum. Hatta bir yerde bunun şirketlerde yeni eleman alınırken denendiğini okumuştum. İş yemeğine çıkıyorsun iş görüşmesinde ve senin yemekteki tavırlarını inceliyorlar. Yemeğin tadına bakmadan tuz dökersen önyargılı! yaftasını hemen yapıştırıyorlarMIŞ.. Ben hiç görmedim böyle bişeyi. Tuzu severim,tuzsuz olması yerine yemeğimin tuzlu olmasını tercih ederim. Annemlerden bu konuda bol bol uyarı alsam da bu huyumdan da hala vazgecemedim.

Sakalımı çok severim. Onsuz yapamayacağımı düşünürüm ve sakalsızken kendimi beğenmem. Bir çok şekil denerim. Sürekli şekliyle oynarım. Son ayların modası ise kirli sakal. Mesela dün traş oldum , 3 hafta üstüne. Ancak yine de sakalsızlıktan iyidir diyorum. Ne kadar çevremdekiler "şu anki cildinin hassaslığı geri gelmeyecek ama sakal gelecekte de bırakabilirsin,şimdi bırakma bari" deseler de ı-ıh , ben sakalsız yapamam kardeşim. Sakalsız çıkmam abi! gibi bişey bu..

Aşırıyımdır. Bişeyi seviyorsam veya bişeyden nefret ediyorsam bunun normali yoktur,aşırıdır. Herşeyi uclarda yaşamayı seviyorum sanırım. Öfkem de aşırı oluyor , romantikliğim de. Sevgim de , nefretim de. Bunu bazen seviyorum , bazen hayır. Zira bazen "herşeyin aşırısı fazladır" lafı bolca beynimin içinde çınlıyor. Ama bu da benim bir yanım. Ben böyleyim.

Sonuncusu oldu mu bilmiyorum ama olsun. Aslında sonuncusu için ayrı bişey düşünmüştüm ancak konsepte uymayacağını düşündüğüm için aşırılığı koydum. Umarım şu sobelenme işini başarıyla yerine getirebilmişimdir :)

Şimdilik bu kadar..