30 Haziran 2009

Mehmet Akif Ersoy

Cuma günü Vefa Stadı'na giderken güzergahımı Edirnekapı'dan gitmek olarak kararlaştırmıştım. Yolculuk sırasında Edirnekapı Şehitliğinin içerisinden yürümem gerekiyordu. Yürürken heybetli bir mezar gördüm, kimin diye baktığımda Mehmet Akif Ersoy yazıyordu. Afalladım önce. Daha sonra Mehmet Akif Ersoy'un mezarının nerede olduğunu bilmediğimi farkettim. Benim için büyük bir ayıptı bu. Dua ettim, Allah kabul eder inşallah...

Mehmet Akif Ersoy'un mezarı aslında Edirnekapı'daymış. Ancak iki yıl önce Edirnekapı mevkiisinde yapılan yol çalışmaları (tünel'in tamamen yıkılması vs.) sırasında Edirnekapı Şehitliğine nakledilmiş. Kendisi burada da yalnız bırakılmamış, Ahmet Naim Bey ve Süleyman Nazif'in mezarları ile yanyana olacak şekilde defnedilmiş.

Her İstanbul'a gelişinde en az 1 kez Eyüpsultan Mezarlığı'na giden ve orada birçok Osmanlı'dan kalma mezarların ve mezartaşlarının harap olduğunu, mezarlıkta genel olarak düzen olmadığını, bazı mezarların kaybolduğunu ve bu tarihi değerlere sahip çıkılmadığını gören biri olarak Edirnekapı Şehitliği'ndeki düzenlemeye hayran kaldım. Sadece Mehmet Akif Ersoy'un mezarının çevresinde değil, şehitliğin tamamında bir düzen var. Belli ki çok iyi bakılıyor şehitlerimizin ebedi mekanlarına. En kısa sürede bu tür bir düzenlemeyi Eyüpsultan Mezalığında da görmek dileğiyle...

Mehmet Akif Ersoy'un ve vatan uğruna kanını, canını feda etmiş tüm şehitlerimizin ruhları tekrar tekrar şad olsun. Amin.

18 Haziran 2009

Motivasyon Kaynağı

Çifte kupalı şampiyonluğumuzun coşkusu BJK Koleji'nde mezuniyet sevinciyle birlikte kutlandı. Öğrenciler ve velilerin yer aldığı mezuniyet töreninde BJK Koleji İlköğretim okul birincisi Batuhan Kurunç ve Anadolu Lisesi okul birincisi Selim Birlik, başarılarını Turkcell Süper Lig ve Fortis Türkiye Kupası'nı kaldırarak taçlandırdı.


Zamanında bana da böyle bir motivasyon kaynağı gerekiyordu ders çalışabilmem için. Hiç anlamadılar beni, hiç BEŞİKTAŞ'ı kullanmadılar hırslanmam için. Halbuki hayatta en fazla hırs yaptığım konular içerisinde BEŞİKTAŞ geçen konulardı.

Bundan ala motivasyon kaynağı mı olur yahu? Bir sezon boyunca, uğruna milyonlarca insanın hayal kurduğu, masrafa girdiği, emek harcadığı, üzülüp sevindiği, kavga ettiği, savaştığı kupaları kaldırma şerefine nail oluyorsun.

Vallahi müthiş... Şu iki kardeşi kıskanmadım desem yalan olur.

Ha unutmadan, tekrar ve tekrar; ŞAMPİYONLUK BİZİM, KUPA BİZİM!

13 Haziran 2009

Kurtuluş

Nette birkaç yerde Kurtuluş'taki bayrak-pankart organizasyonunun güzel olduğunu okuyunca tutamadık kendimizi, babamla atladık gittik olay yerine. Bahçelievler'den Kurtuluş'a gittik, fotoğraflar çektik, 10 dakika dolaştık ve eve geri geldik. Gelirken yolumuz Merter'e düştü. Orada da bir fotoğra çektim. Peki gittiğimize geldiğimize değdi mi? Bence değdi. Gayet güzel fotoğraflar çıktı ortaya. Siyah Beyaz'ı yanyana görmeyeyim, feci bir huzur kaplıyor içimi.

En kısa sürede bir de köprü turu yapmalı, orada da fotoğraflar çekmeli. Bu arada Kurtuluş'taki pankartlarda emeği bulunanlardan da Allah razı olsun. Ellerine, yüreklerine sağlık.

Not: Diğer fotoğraflar için tık tık.

Koma

Hiçbir şeye değişilmez senin sevgin bu dünyada!!!
*
Not: Gecenin 4'ünde girilen BEŞİKTAŞ komasının sonucu ancak bu olabilirdi...

9 Haziran 2009

Tekirdağ hikayesi

Denizli'den sonra bu kez rota Tekirdağ'di. Ozellikle merkezini sevdigim, gittigim her sefer zevk aldigim bir yer Tekirdağ . Buna ragmen hic kalmadim, hep gunubirlik gittim geldim. Yine oyle oldu, sabah cikip ogle'den sonra geri donduk. Tekirdağ'da gecirilen toplam vakit 3 saat filandi herhalde, bir cami ziyareti - yemek - carsi'da dolanis ve donus seklinde.


Gunun tek kotu olayi, gidiste 30 dakikalik yol aldiktan sonra tup tasiyam kamyona arkadan carpmis kamyonet'te slklslp kalmis bir yasli amca'yi gormekti. Tam kaza mahalinden gecerken, o hala arabanin icindeydi ve ben birebir gordum ne halde oldugunu. Hala etkisindeyim. Umarim olum-kalim olmadan halledilmistir sorunlar. Allah yardimcilari olsun.

En son 2006 Temmuz'unda gittigimiz icin sehirdeki degisikliklerden haberimiz yoktu. Tam sehir merkezine gelmeden ilk saskinlik ani yasandi. Sehir abartisiz 7-8 km Istanbul tarafina dogru gelmisti. Yeni otomotiv bayiileri, yeni kolejler, bir suru guzel site yapilmis. Ozellikle gelecek haftadan itibaren kalabaliklasacaga benziyor. Ancak kis'in da eskisi kadar sakin degil sehir merkezi belli ki.

Sehir merkezinin girisindeki bu heykel hep ilgimi cekmistir. Bu sefer fotografini cekmeyi de basardim. Cok onemli bir zat olsa gerek, tarihte yaptiklarini ve onemini cok bilmiyorum acikcasi. Ancak heybetli bir poz ile guzel bir heykel cikmis ortaya. Bu arada yine merkez'de Ata'mizin, tam fiziki boyutlarinda yapilmis bir heykeli varmis. Sanirim Valilik binasinin onunde, emin degilim. Onun fotografini cekemedim, kotu oldu.

Her zaman oldugu gibi Tekirdağ'da da siyah-beyaz ilgimi cekti. Fotografini cekmemek olmazdi. Her yere yakisiyor bu iki renk. Hayatin anlami yemin billah..

Bu arada yolu dusup de kofte yiyecek olanlar, muhakkak bu firsati es gecmesinler. 3 kisi yenen yemek fiyatinin -tabii gidilen mekana gore degisebilir- Istanbul'dakinin yarisi olmasi tuhafti. Arada 2 saatlik yol var alti ustu.

Ve donuste kararimi verdim. Eger yasliligimda bir gun, "ne Istanbul'suz, ne Istanbul'da" dersem,Tekirdağ 'a yerlesecegim. Bizim evden Tekirdağ sehir merkezi 120 km'ymis, bugun baktik. Hem Istanbul'a yakin olmak, hem de kargasadan uzak olmayi isteyenler icin birebir aslinda.
Velhasil, guzel sirin bir sehir Tekirdağ...

5 Haziran 2009

Denizli Hikayesi

Cumartesi sabahi kalktim, Taksim'e oradan da Sabiha Gokcen'e dogru yol aldim. Ucak'in kalkis saatinden 2.5 saat once alandaydim, benden baska BESIKTASli da yoktu meydanda. Yavas yavas millet gelmeye basladi, ucus biletleri ve atkilar dagitildi. Kontrolden gecildi ve cikis kapisina geldik. Ucak'in 20-25 dakika rotar yapmasini da firsat bilerek yavas yavas havaya girdik. VictorY pankarti esliginde, tezahurat basladi. Ardindan ucaga binildi.


Makaralar hosteslerin klasik uyarilarini yapmalariyla vites arttirmaya basladi. Gidiste bir problem yasamadik. Ucak kalkarken uclu cekildi, ucak kalktiktan sonra sampanya patlatildi. Sampanya'nin bir kismi uzerimdeki hirkaya dokuldu. Sakinilan goze cop batarmis misali. Cikardik hirkayi. Bu arada ucaktan korkanlara sakalar yapildi. Bir ara zipla zipla ziplamayan yapilacakti ki son anda engellendi. 45-50 dakika sonra Denizli semalarina ulasildi. Ancak inis biraz sorunlu oldu, sanirim 3-4 tur attik Denizli uzerinde.

Havalimanina inince minibuslere dolustuk ve yemek yenilecek yere gittik. Tabii bu biraz uzun bir yolculuk oldu cunku havalimani sehir merkezinden 63 km uzaktaymis. Bir yandan mac sonu bu yolculuk nasil cekilecek acaba diye dusunmedim de degil. Sampiyon olunca elbette cok guzel, eglenceli gecti, o ayri.

Yemek yenilecek yerin ismi Saracoglu Kasri'ydi. Nezih bir ortam vardi. Sadece serviste zorlandi mekan calisanlari, o da normal 2 ucak dolusu insan ve bazi Istanbul'dan gelen otobusler ayni yerde toplanmisti. 3-4 saati orada gecirdik. Tabii alkol alanlar tam anlamiyla alkolun dibine vurdu. Havada feci sicakti bu arada.

Ardindan saat 18.15 civari polisler esliginde stada dogru yol alinmaya basladi. Etrafta bizi alkislayanlar da vardi, Galatasaray ve Fenerbahce formalari gosterenler de. Bu arada sofor abimizle koyu bir Denizli muhabbeti de acildi. Su an belediye baskani kimdir, necidir, hangi partidendir vs vs. Genel bilgi alimi yaptik.

Stadin orada cevre illerden ve Istanbul'dan gelen arkadaslarla birlikte tezahuratlar basladi, mesaleler yakildi. Ardindan binbir zorluk ile maca girildi. Kapali bileti olmayan, hatta Denizli tarafindan bileti olan bircok kisi de bizimle beraber Kapali'daydi. Gayet iyi tribun yaptik. Macin baslarinda Istanbul'dan gelen gol haberinin de etkisi var muhakkak. Biz de ilk yarida golu bulunca iyice rahatladik.

1-2 galibiyet ile gelen 3 puan, bu 3 puan ile olusan 5 puanlik fark sayesinde gelen sampiyonluk, sampiyonluk ile gelen sevinc, mutluluk ve huzur ile staddan ayrildik. O 63 km'lik yol su gibi akip gecti. Benim minibus degismisti, ancak zaten her minibuste donen muhabbet hemen hemen ayniydi. Tezahuratlar, kornalar, camlardan sallandirilan atkilar.. Havalimanina gidecek minibuslerin arasinda sonuncuyken, sofor abi'ye verilen gaz sonucunda havalimanina giren 2.minibus olmayi da basardik bu arada.

Havalimanina girisimizden 2-3 dakika sonra takim otobusu geldi. Ben, Ataturk Havalimaninda takimi karsilayamayacagima yanarken, bir anda takimi karsimda buldum. Polis kordon halinde oyunculari koruyarak iceri soktu ancak iceride kordon filan yoktu. Herkes ilk gordugu futbolcuya yapisti adeta.

Tam futbolcular gitti derken, VictorY pankartinin 2.kata asilisi sirasinda polis ile bazi arkadaslar tartisinca ve buna kalabalik topluca tepki gosterince, polislerle bir arbede yasandi. Bir anda ortalik karisti, neyse ki 2-3 dakika suren gerginlik hemen bitti. Yalniz, Allah korusun sampiyon olamasak, o havalimani daha cok karisirdi. Biraz da insanlarin tadini kacirmamak istememesi nedeniyle sonlandi cabucak.

Daha sonra bekleme salonuna gecildi, ilk once takim ucagi, ardindan Ataturk Havalimani'na gidecek ucak kalkti sorunsuzca. Bizim ucagimiz 30 dakika sonraydi, yani gece 1'de. Ilk once 1.30'a ertelediler, ardindan Sabiha Gokcen cok yogunmus dendi. Herkes anladi bir killik oldugunu ama yapacak bir sey yoktu.

Ben tam yemek ekanina gidip kendime hamburger almisken, herkes ucak hazir hadi gidiyoruz naralariyla bir daha kontrollerden gecmeye basladi. Hayatimda en hizli yedigim hamburger'i Denizli'de yemis oldum. Kontrollerden gectik, ucaga yoneldik. Ucaga bindik hatta.

Yaklasik 15-20 dakika ucakta kaldiktan sonra, ucak kalkmiyor ariza giderilememis lafiyla ucaktan indik. Milletin suratlar asilmis, sinirler gerilmis haldeydi. Alana girmemizle, bir cogumuz yine yemek alanlarina saldirdi. Alkol'u fazla kacirmis olanlar banklarda uyumaya cekildi. Bir ara kontuarlarin arkasinda bile uyuyanlar vardi. Neyse ki Duty Free kapaliydi da, alkol alinamiyordu daha fazla.

Saat basi yeni dedikodular cikti. Yok, Ataturk Havalimani'na giden ucak, donup bizi alacak. Yok, Antalya'dan bu sirkete ait bir baska ucak gelecek bizi alacak. Ancak bunlari yaparken yeni bir surpriz daha cikti karsimiza. Denizli Havalimani Askeri bolgedeydi ve kalkip inecek ucaklardan askeriye haberdar edilmeliydi. Boyle olunca, araya Vali'nin, yardimcisinin ve diger yetkililerin girmesi gerekiyordu. Bu haberlerle millet iyice yayildi havalimanina.

En son bir haber ulasti, 6'da ucak burada olacak diye. O sirada millet bir televizyon bulmus, izlemeye baslamisti bile. Telegol'u izlerken sampiyonluk sayimizi 11 olarak telafuz eden Serhat Ulueren'e kufurler edildi, Metalist Kharkiv oleyyyyy'ler cekildi, macimizin tekrari gosterilirken GOOOOLLLLL diye bagrildi, bu takim bu sene s.ke s.ke sampiyon denildi. Daha neler neler...

En sonunda millet cildirmis, birbirine saka yapmaya baslamisti. Biri su alip uyuyan arkadasinin suratina donuyor, uyanan cildirmis adam arkadasini kovaliyordu. Herkesin birbirine sordugu soru da "ulan kim beddua etti bize de, en mutlu gunumuzde bunu cekiyoruz"du. Bu arada bir sonraki gunku kutlamalarda tehlikeye girmisti. Millet uykusuzluktan kirilirken, nasil kutlamaya gidilecekti?

Nihayet saat 7.30 gibi Antalya'dan gelen ucaga binildi. Ucak, Denizli'den kalktiginda saat 8.05'ti. Yani 7 saatlik bir rotar soz konusuydu. Bu arada ucakta da ufak bir gerginlik oldu. Hosteslere biraz ayip da edildi acikcasi, ancak sinirler gergin oldugu icin insanlara cok da suc bulamiyorum. Hosteslere hele hic suc bulamiyorum. Yalniz iclerinden biri ayni Didem Taslan'di. Masallah..

Saat 9.10'da Istanbul'a inen ucakla, bir anda millet havalimaninda dagildi, herkes evine en kisa surede gidip dinlenmeye cekilmek istiyordu. Dinlenebilecek surede en fazla 2-3 saatti tabi. Ben yine Havas'in arabasiyla Taksim istikametinde giderken, uyuyakalmisim. Bir uyandim Zincirlikuyu'dayiz. Attim kendimi disari, metrobusle eve geldim. 3 saatlik uyku, ardindan yine hazirlanis ve kutlamalara icin yine yollara dusus...

Velhasil, cilesi bol, sevinci bol, ancak bir kez sorsalar gozumu kirpmadan "gidiyorum" diyecegim bir yolculugu geride biraktim. Uzun sure de etkisinden cikabilecegimi sanmiyorum. Guzel bir gundu. Sampiyonluk gunun en guzel yaniydi. Allah nicelerine ulastirsin bizi...

Ve bir kez daha, buyuk buyuk, sanki haykirirmiscasina;

ŞAMPİYONLUK BİZİM, KUPA BİZİM!

1 Haziran 2009

2si 1 arada

Yazacak çok şey var ancak bende o güç yok. İlla ki yazarız yakın gelecekte, bir yerlere kaybolduğumuz yok. Ben şimdilik biraz gövde gösterisi yapayım, gerisi sonra gelir.


ŞAMPİYONLUK BİZİM,
KUPA BİZİM!