28 Kasım 2009
26 Kasım 2009
24 Kasım 2009
8 Kasım 2009
19 Mayıs
19 Mayıs 1919
-Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!
- Ama işgal zırhlıları...
- Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan.... Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz'e satar bunlar.
- Yok canım!
- Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.
- Ama ahval ve şerait...
- Güzel abim yaranamazsın. .. Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun'a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar , sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında dönücen.
- Saltanat kalsın diyosun yani...
- Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.
- Efkarlandım be...
- Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel yaparlar, keş gibi gösterirler seni haberin olsun.
- Hal çaresi nedir peki?
- Al padişahın kızını, yırtalım.
- Millet ne olacak?
- Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.
- Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı , kendi lisanları olmasın mı, şıhlara şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?
- Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza...
- İyi de, yazık olmaz mı?
- Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap'a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler.. . Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.
- Yok arkadaş, ben bi deniycem.
- E sen bilirsin abi..
Yılmaz ÖZDİL
3 Kasım 2009
Çin işkencesi #2
Dönemin şu an için en kritik dersinin vizesinin, BEŞİKTAŞ'ın bu sezon ki -şu ana kadar ki- en önemli maçını oynayacağı güne denk gelmesi. Benim maçın stresi içerisinde olmam ama aynı zamanda sınava çalışmamın gerekmesi.
Çin işkencesi nedir ?
29 Ekim 2009
15 Ekim 2009
Zihinlere de yasak koysanıza...
13 Ekim 2009
İstiyorum!
19 Eylül 2009
Haftanın Tribünü: BEŞİKTAŞ
Manchester United'lı oyunculardan sonra UEFA da taraftarımızın hakkını teslim etmiş. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi 1.haftalarının en iyilerini seçmişler. Taraftar kısmında kim var bilin? Tabii ki biz. İlk haftada oynanan maç sayısı ve evsahibi takım sayısı 40 (16 Şampiyonlar Ligi ve 24 Avrupa Ligi). Birinci seçilen biz.
Kaynak (uefa.com)
18 Eylül 2009
Manchester United @ İnönü
"BEŞİKTAŞ are a very good team and play a great brand of football. I must say they gave us a big test. On the field, they were the equal to us. However, we had that little extra quality and left with the three points. I think for the other teams in our group, they will find it very difficult here. Their fans never shut up!"
"I do know the fans made the loudest noise I have ever heard. They never stopped the whole night.''
12 Ağustos 2009
31 Temmuz 2009
Karabağ Bir Bir Aşıyor Engelleri...
Başlıkta her ne kadar Perşembe günü bir zafere daha imza atan FK Karabağ yer alsa da, yazıya FK Bakü ile başlamak gerek. Salı günü Bakü'de Levski Sofya ile karşılaştılar. AZ TV sayesinde bu maçı da izleme imkanım oldu. FK Karabağ-Rosenborg maçı kadar heyecanlı ve zevkliydi. FK Bakü zaman zaman Levski'yi bunalttı, hatta ikinci yarıda net bir penaltısı verilmedi. Forvet oyuncuları Felix'e ceza alanı içinde yapılan faul es geçildi. İşin tuhafı, faulu yapan Bulgar oyuncunun bir de sarı kartı vardı. Verilmeyen penaltı pozisyonundan sonra 2-3 gol pozisyonundan da yararlanamadı FK Bakü ve maç başladığı gibi bitti.
28 Temmuz 2009
27.07.2009


24 Temmuz 2009
Karabağ'sın sen bizim canımız... ; 1-0
Bu yazı Karabağ'lıların sevincine ortak olmak için yazılıyor. Karabağ'lıların bugünkü güzel zaferi için yazılıyor. Azerbaycan'ın FK Karabağ kulübü, bundan 1 hafta önce Avrupa Ligi 2.ön eleme turunda Rosenborg ile eşlesmişti. Tabii ki turun favorisi Rosenborg'du. Ancak deplasmanda oynanan ilk maçtan 0-0'lık beraberlik ile ayrılmayı bilen FK Karabağ, ikinci maça ümitli çıkıyordu.Bugün yapmam gereken quiz'ler olmasına rağmen konsantrasyon sorunu çektiğim sıralarda Karabağ-Rosenborg maçı başladı. İlk yarı 0-0 bitecek diye düşünürken, FK Karabağ 45+'larda attığı gol ile 1-0 öne geçti. Gol hakikaten mükemmeldi, pas ile kullanılan serbest vuruşta Reşat Sadıkov'un vurduğu şut öyle bir falso aldı ki, oy oy (tabii ben golü maç sonunda görebildim). Yalnız, bu skor tur için yeterli olsa da, çok riskli bir skordu. Rosenborg bir gol atsa, turu geçebilecek skoru elde edecekti. Devre arasında bir ümit AZ TV'de maç naklen yayınlanıyordur diyerek, televizyonun ayarları ile oynadım ve AZ TV'yi buldum. Evet, AZ TV maçı naklen yayınlıyordu.
İkinci yarıyı babamla birlikte oturup izledik. İkimizde çok heyecanlandık. Takımları orta sahayı geçince ayağa kalkacak kadar heyecanlanan bir topluluk vardı tribünlerde. 30bin kişilik stadda (Tevrik Bayramov Stadı) boş yer çok azdı. Kalabalığın oluşturduğu ahenk çok güzel gözüküyordu.
İkinci yarıda oyunun kontrolü iyice Rosenborg'a geçmişti. Azeri oyuncular resmen "Çanakkale geçilmez"'i sergiliyordu. Bir kontra atakta bir topları direkten döndü, tüm staddan ve bizim odadan ahhh sesleri yükseldi. Spiker desen herkesten heyecanlı, adam hiç susmadan tamamladı 90 dakikayı. Spikere yakın yerlerden "amannn amannn" sesleri yükseldi durdu Rosenborg atak yaptıkça.
60-70-80 derken, son dakikalara gelindi. Stres iyice arttı. O an FK Karabağ gol yese ben ve babam da kahrolacaktık. Neyse ki olmadı. FK Karabağ maçı 1-0 galip tamamladı ve turu atladı. 30bin kişinin sevinci, futbolcuların sahaya girişi kapladı ekranı. Çok güzel sevinç görüntüleri vardı stadda. FK Karabağ, artık 3.ön eleme turunda! Rakipleri Finlandiya'dan Honka.
Bu arada Salı günü Şampiyonlar Ligi 2.ön elemesinde Litvanya ekibi Ekranas'ı 4-2 yenerek tur atlayan FK Bakü'yü de unutmamak lazım. Onlar da 3.ön eleme turunda Levski Sofya ile eşleştiler. Kardeşlerimiz iki takım ile ilerliyor...Hepsine helal olsun...
Bu arada unutmadan şunu da yazayım; Bu 90 dakikanın en can alıcı cümlesini spiker maçın sonuna saklamış meğer. FK Karabağ, Rosenborg'u elediğı bugünün aslında hüzünlü bir anlamı varmış. Karabağ'ın işgalinin yıldönümüymüş maçın oynandığı gün. Her ne kadar nette arayıp bu tarih ile ilgili bir yazı bulamasam da, gerek Azeri spikerin ağzından, gerek bir Azeri gazetesinde maç ile ilgili yazıda böyle bir şey duydum/okudum.... Bu yüzden bu hüzünlü günün yıldönümünde böylesine güzel bir galibiyet alan Azeri futbolcuları bir kez daha kutlamak gerekiyor herhalde...
Not: Eger bu maç ile ilgili haberi Azeri haber sitesinden okumak istiyorsanız tıklayın .
Not 2: Maç esnasında öğrendiğim birkaç ayrıntıyı daha yazayım; Bu galibiyet FK Karabağ'ın Avrupa Kupaları'ndaki 2.galibiyetiymiş. İlk galibiyetlerinin çok büyük önemi varmış. İlk galibiyetleri 1999'da Maccabi Haifa'ya karşı deplasmandaymış ve o galibiyet bir Azeri takımının deplasmanda elde ettiği ilk galibiyetmiş. 10 yıl sonra bugün yine galip geldiler. Bu sefer de Rosenborg gibi bir takımı elediler. Hepsine helal olsun...
13 Temmuz 2009
ÇARŞI Sabaha Karşı!
Bileti olmayanlar, hala haberdar olmayanlar -ki haberdar olmamak için uzayda yaşamak lazım herhalde :)- veya karar verememişler için yazılıyor bu yazı. Biletinizi alın, haberdar olun, kararınızı o gece orada olma yönünde verin. Şahsen ben şanslı hissediyorum kendimi o gece orada yer alacağım için. Uzun süredir sabırsızlıkla bekliyorum bu geceyi. Harika bir gece geçireceğiz inşallah. Ve Kuruceşme'den Boğaz'a, İstanbul'a ve tüm Türkiye'ye tekrar haykıracağız;
Şampiyon olduk işte BEŞİKTAŞIM bu sene....
11 Temmuz 2009
SREBRENİCA UNUTULMAYACAK!
TÜRKLÜK ve MÜSLÜMANLIK o kadar zor şey ki şu yüzyılda...Acınız hiç bitmiyor, size karşı yapılan katliamlar ise hiç durmuyor. Daha bugünlerde Çin'e ateş püskürürken, yaptığı katliamı lanetlerken, bir bakıyoruz ki tarihe bugün 11 Temmuz. 14 yıl önce Boşnak kardeşlerimize yapılan katliamın yıldönümü.... Boğazımızda düğümleniyor yine tüm söylenecekler. İçimize atıyoruz yine sinirimizi.
Ancak eminiz ki yüce Allah ya bu cihanda, ya ahirette o şerefsizlerin cezasını verecek. Ya bu dünyada bizim elimizden çekecekler cezalarını, ya da ahirette cayır cayır yanarak.Allah o dönemde canını kaybeden tüm Boşnak kardeşlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin. Allah bugünlerde de aynı zulmü yaşayan Uygur Türklerine ve Çeçen kardeşlerimize yardım etsin, onları huzura eriştirsin.
SREBRENİCA UNUTULMAYACAK!
11 Temmuz 1995 - 2009...
8 Temmuz 2009
Ferrari İstanbul'da, Ömer de...
Salı günü çıktım Ortega Hasan ve Interli Safa ile buluştum. Sohbet muhabbet derken, Safa'yı Bostancı'ya postaladık. Hasan'ı da Ömür/İncirli metrobüs durağında postaladım. Ben de oyalanmadan eve geldim. Üstümü değişip, nete girdim. Ferrari gelmiş mi diye nette bakınırken, bir de ne göreyim! Ferrari'nin gelişinde rötar varmış, yeni açıklanan saat ise 19.30. Paldır küldür dışarı attım kendimi. 19.20'de havalimanı E Kapısı'na vardım. Kendisi 19.50'de başkanın özel uçağıyla geldi. Yaklaşık 150 kişiydik. Rakam olarak az olsa da, kendisini fazlasıyla bunaltmamıza yetti. Adama resmen saldırıldı diyebiliriz.
Ferrari kapıdan çıkmadan önce ilk olarak taraftarlar çıkartılıyordu. Ben de çıktım, kapının önünde bir yerde durdum. Sonra bir dirsek beni bir güzel sağ tarafa doğru itti. Döndüm bir baktım kameraman. İyi hoş dedik, önünden çekildik. Sonra Ferrari'yi yolcu ettik eve geldik.
Bugün ise Kanada'daki abimin msn'de 'Lig tv çalışanlarının saldırısına maruz kalan kardeşim' yazışıyla irkildim. Yoksa yoksa... O beni iten kameraman Lig Tv kameramanı mıydı ? diye düşünmeme kalmadı, screenshot'lar geldi. Evet, beni iten eleman Lig Tv kameramanıymış ve kendisi canlı yayın yapıyormuş. Baya bir kapatmışız görüntüsünü bir 3-5 saniyeliğine, sonra da bir güzel iteklemiş bizi köşeye doğru.
Sadece sırtımız değil, vücüdumuzun üst kısmı da çıkmış dışarı çıkarken. Öyle ki, Ferrari yerine ben çıkıyormuşum gibi bir hava oluşmuş bir anlığına. Velhasıl, şunu söylemeyi uygun görüyorum; Ferrari İstanbul'da, Ömer de... Ayık olmakta fayda var. Bundan sonra her an her yerde görebilirsiniz beni.
Bir daha ki hedefim 14 Temmuz kutlamalarında Pascal Nouma ile siyah beyaz çekmek...

5 Temmuz 2009
Başbağlar Katliamı
Unutmayacağız sizi ablalar, abiler, nineler, dedeler, kardeşler. Unutmayacağız size bu hainliği yapan şerefsizleri. Unutmayacağız size bu hainligi yapmakla suçlanan 20 mahkum'dan 18'inin hemen, 2'sinin ise 3.5 yıl sonra serbest kalışını. Unutmayacağız camii'den zorla çıkarılışınızı. Unutmayacağız hunharca yapilan
Başbağlar Katliamını. Unutmayacağız Başbağları.
Allah hepinize gani gani rahmet eylesin, mekanınızı cennet eylesin.
Erzincan'dan haber geldi.
Dediler: "kanlı borasar!"
Gariplere oldu mezar,
Vay yiğidim, vay mazlumum vay!
Oy başbağlar oy başbağlar!
Garip anam başın bağlar.
Bana da diyemez belli.
Yağdı üstüne kurşunlar vay!
Yakılmıştı tüm evleri,
Kan doldurdu dereleri.
Söyle bana kanlı testi.
Kim öldürdü bebeleri vay!
Olay idim olay idim,
Delikanlı olay idim.
Elde mavzer, dağ başında
Zalimleri bulay idim vay!
4 Temmuz 2009
Turk to Toronto?
Bu ne güzel bir başlıktır böyle! TSN haber editörünün eline sağlık. Bu adamlar Euro 2008 maceramız sırasında da süperlerdi zaten. Neyse, yine de fazla havaya girmemek lazım. Trail Blazers'ın 8'ine kadar sunabileceği tekliflere karşı hazırlıklı olmak lazım. Hele bir imzalar atılsın da...ama insan kendi de "bu transfer olursa var yaaaaa" demekten alıkoyamıyor be kardeşim.
30 Haziran 2009
Mehmet Akif Ersoy
Cuma günü Vefa Stadı'na giderken güzergahımı Edirnekapı'dan gitmek olarak kararlaştırmıştım. Yolculuk sırasında Edirnekapı Şehitliğinin içerisinden yürümem gerekiyordu. Yürürken heybetli bir mezar gördüm, kimin diye baktığımda Mehmet Akif Ersoy yazıyordu. Afalladım önce. Daha sonra Mehmet Akif Ersoy'un mezarının nerede olduğunu bilmediğimi farkettim. Benim için büyük bir ayıptı bu. Dua ettim, Allah kabul eder inşallah...Mehmet Akif Ersoy'un mezarı aslında Edirnekapı'daymış. Ancak iki yıl önce Edirnekapı mevkiisinde yapılan yol çalışmaları (tünel'in tamamen yıkılması vs.) sırasında Edirnekapı Şehitliğine nakledilmiş. Kendisi burada da yalnız bırakılmamış, Ahmet Naim Bey ve Süleyman Nazif'in mezarları ile yanyana olacak şekilde defnedilmiş.
Her İstanbul'a gelişinde en az 1 kez Eyüpsultan Mezarlığı'na giden ve orada birçok Osmanlı'dan kalma mezarların ve mezartaşlarının harap olduğunu, mezarlıkta genel olarak düzen olmadığını, bazı mezarların kaybolduğunu ve bu tarihi değerlere sahip çıkılmadığını gören biri olarak Edirnekapı Şehitliği'ndeki düzenlemeye hayran kaldım. Sadece Mehmet Akif Ersoy'un mezarının çevresinde değil, şehitliğin tamamında bir düzen var. Belli ki çok iyi bakılıyor şehitlerimizin ebedi mekanlarına. En kısa sürede bu tür bir düzenlemeyi Eyüpsultan Mezalığında da görmek dileğiyle...
Mehmet Akif Ersoy'un ve vatan uğruna kanını, canını feda etmiş tüm şehitlerimizin ruhları tekrar tekrar şad olsun. Amin.
18 Haziran 2009
Motivasyon Kaynağı
Çifte kupalı şampiyonluğumuzun coşkusu BJK Koleji'nde mezuniyet sevinciyle birlikte kutlandı. Öğrenciler ve velilerin yer aldığı mezuniyet töreninde BJK Koleji İlköğretim okul birincisi Batuhan Kurunç ve Anadolu Lisesi okul birincisi Selim Birlik, başarılarını Turkcell Süper Lig ve Fortis Türkiye Kupası'nı kaldırarak taçlandırdı.
Zamanında bana da böyle bir motivasyon kaynağı gerekiyordu ders çalışabilmem için. Hiç anlamadılar beni, hiç BEŞİKTAŞ'ı kullanmadılar hırslanmam için. Halbuki hayatta en fazla hırs yaptığım konular içerisinde BEŞİKTAŞ geçen konulardı.
Bundan ala motivasyon kaynağı mı olur yahu? Bir sezon boyunca, uğruna milyonlarca insanın hayal kurduğu, masrafa girdiği, emek harcadığı, üzülüp sevindiği, kavga ettiği, savaştığı kupaları kaldırma şerefine nail oluyorsun.
Vallahi müthiş... Şu iki kardeşi kıskanmadım desem yalan olur.
Ha unutmadan, tekrar ve tekrar; ŞAMPİYONLUK BİZİM, KUPA BİZİM!
13 Haziran 2009
Kurtuluş
Nette birkaç yerde Kurtuluş'taki bayrak-pankart organizasyonunun güzel olduğunu okuyunca tutamadık kendimizi, babamla atladık gittik olay yerine. Bahçelievler'den Kurtuluş'a gittik, fotoğraflar çektik, 10 dakika dolaştık ve eve geri geldik. Gelirken yolumuz Merter'e düştü. Orada da bir fotoğra çektim. Peki gittiğimize geldiğimize değdi mi? Bence değdi. Gayet güzel fotoğraflar çıktı ortaya. Siyah Beyaz'ı yanyana görmeyeyim, feci bir huzur kaplıyor içimi.
En kısa sürede bir de köprü turu yapmalı, orada da fotoğraflar çekmeli. Bu arada Kurtuluş'taki pankartlarda emeği bulunanlardan da Allah razı olsun. Ellerine, yüreklerine sağlık.
Not: Diğer fotoğraflar için tık tık.
9 Haziran 2009
Tekirdağ hikayesi
Denizli'den sonra bu kez rota Tekirdağ'di. Ozellikle merkezini sevdigim, gittigim her sefer zevk aldigim bir yer Tekirdağ . Buna ragmen hic kalmadim, hep gunubirlik gittim geldim. Yine oyle oldu, sabah cikip ogle'den sonra geri donduk. Tekirdağ'da gecirilen toplam vakit 3 saat filandi herhalde, bir cami ziyareti - yemek - carsi'da dolanis ve donus seklinde.





5 Haziran 2009
Denizli Hikayesi
Cumartesi sabahi kalktim, Taksim'e oradan da Sabiha Gokcen'e dogru yol aldim. Ucak'in kalkis saatinden 2.5 saat once alandaydim, benden baska BESIKTASli da yoktu meydanda. Yavas yavas millet gelmeye basladi, ucus biletleri ve atkilar dagitildi. Kontrolden gecildi ve cikis kapisina geldik. Ucak'in 20-25 dakika rotar yapmasini da firsat bilerek yavas yavas havaya girdik. VictorY pankarti esliginde, tezahurat basladi. Ardindan ucaga binildi.


Yemek yenilecek yerin ismi Saracoglu Kasri'ydi. Nezih bir ortam vardi. Sadece serviste zorlandi mekan calisanlari, o da normal 2 ucak dolusu insan ve bazi Istanbul'dan gelen otobusler ayni yerde toplanmisti. 3-4 saati orada gecirdik. Tabii alkol alanlar tam anlamiyla alkolun dibine vurdu. Havada feci sicakti bu arada.
Ardindan saat 18.15 civari polisler esliginde stada dogru yol alinmaya basladi. Etrafta bizi alkislayanlar da vardi, Galatasaray ve Fenerbahce formalari gosterenler de. Bu arada sofor abimizle koyu bir Denizli muhabbeti de acildi. Su an belediye baskani kimdir, necidir, hangi partidendir vs vs. Genel bilgi alimi yaptik.



Tam futbolcular gitti derken, VictorY pankartinin 2.kata asilisi sirasinda polis ile bazi arkadaslar tartisinca ve buna kalabalik topluca tepki gosterince, polislerle bir arbede yasandi. Bir anda ortalik karisti, neyse ki 2-3 dakika suren gerginlik hemen bitti. Yalniz, Allah korusun sampiyon olamasak, o havalimani daha cok karisirdi. Biraz da insanlarin tadini kacirmamak istememesi nedeniyle sonlandi cabucak.
Daha sonra bekleme salonuna gecildi, ilk once takim ucagi, ardindan Ataturk Havalimani'na gidecek ucak kalkti sorunsuzca. Bizim ucagimiz 30 dakika sonraydi, yani gece 1'de. Ilk once 1.30'a ertelediler, ardindan Sabiha Gokcen cok yogunmus dendi. Herkes anladi bir killik oldugunu ama yapacak bir sey yoktu.
Ben tam yemek ekanina gidip kendime hamburger almisken, herkes ucak hazir hadi gidiyoruz naralariyla bir daha kontrollerden gecmeye basladi. Hayatimda en hizli yedigim hamburger'i Denizli'de yemis oldum. Kontrollerden gectik, ucaga yoneldik. Ucaga bindik hatta.
Yaklasik 15-20 dakika ucakta kaldiktan sonra, ucak kalkmiyor ariza giderilememis lafiyla ucaktan indik. Milletin suratlar asilmis, sinirler gerilmis haldeydi. Alana girmemizle, bir cogumuz yine yemek alanlarina saldirdi. Alkol'u fazla kacirmis olanlar banklarda uyumaya cekildi. Bir ara kontuarlarin arkasinda bile uyuyanlar vardi. Neyse ki Duty Free kapaliydi da, alkol alinamiyordu daha fazla.
Saat basi yeni dedikodular cikti. Yok, Ataturk Havalimani'na giden ucak, donup bizi alacak. Yok, Antalya'dan bu sirkete ait bir baska ucak gelecek bizi alacak. Ancak bunlari yaparken yeni bir surpriz daha cikti karsimiza. Denizli Havalimani Askeri bolgedeydi ve kalkip inecek ucaklardan askeriye haberdar edilmeliydi. Boyle olunca, araya Vali'nin, yardimcisinin ve diger yetkililerin girmesi gerekiyordu. Bu haberlerle millet iyice yayildi havalimanina.
En son bir haber ulasti, 6'da ucak burada olacak diye. O sirada millet bir televizyon bulmus, izlemeye baslamisti bile. Telegol'u izlerken sampiyonluk sayimizi 11 olarak telafuz eden Serhat Ulueren'e kufurler edildi, Metalist Kharkiv oleyyyyy'ler cekildi, macimizin tekrari gosterilirken GOOOOLLLLL diye bagrildi, bu takim bu sene s.ke s.ke sampiyon denildi. Daha neler neler...
En sonunda millet cildirmis, birbirine saka yapmaya baslamisti. Biri su alip uyuyan arkadasinin suratina donuyor, uyanan cildirmis adam arkadasini kovaliyordu. Herkesin birbirine sordugu soru da "ulan kim beddua etti bize de, en mutlu gunumuzde bunu cekiyoruz"du. Bu arada bir sonraki gunku kutlamalarda tehlikeye girmisti. Millet uykusuzluktan kirilirken, nasil kutlamaya gidilecekti?
Nihayet saat 7.30 gibi Antalya'dan gelen ucaga binildi. Ucak, Denizli'den kalktiginda saat 8.05'ti. Yani 7 saatlik bir rotar soz konusuydu. Bu arada ucakta da ufak bir gerginlik oldu. Hosteslere biraz ayip da edildi acikcasi, ancak sinirler gergin oldugu icin insanlara cok da suc bulamiyorum. Hosteslere hele hic suc bulamiyorum. Yalniz iclerinden biri ayni Didem Taslan'di. Masallah..
Saat 9.10'da Istanbul'a inen ucakla, bir anda millet havalimaninda dagildi, herkes evine en kisa surede gidip dinlenmeye cekilmek istiyordu. Dinlenebilecek surede en fazla 2-3 saatti tabi. Ben yine Havas'in arabasiyla Taksim istikametinde giderken, uyuyakalmisim. Bir uyandim Zincirlikuyu'dayiz. Attim kendimi disari, metrobusle eve geldim. 3 saatlik uyku, ardindan yine hazirlanis ve kutlamalara icin yine yollara dusus...
Velhasil, cilesi bol, sevinci bol, ancak bir kez sorsalar gozumu kirpmadan "gidiyorum" diyecegim bir yolculugu geride biraktim. Uzun sure de etkisinden cikabilecegimi sanmiyorum. Guzel bir gundu. Sampiyonluk gunun en guzel yaniydi. Allah nicelerine ulastirsin bizi...
Ve bir kez daha, buyuk buyuk, sanki haykirirmiscasina;
ŞAMPİYONLUK BİZİM, KUPA BİZİM!
1 Haziran 2009
2si 1 arada
Yazacak çok şey var ancak bende o güç yok. İlla ki yazarız yakın gelecekte, bir yerlere kaybolduğumuz yok. Ben şimdilik biraz gövde gösterisi yapayım, gerisi sonra gelir.

30 Mayıs 2009
29 Mayıs 2009
ISTANBUL!
Ceddini seven, sayan, ceddi'nin yaptiklariyla ovunen, yaptiklarini merak eden, tarihini bilen, tarihiyle gurur duyan, vatansever, milliyetci, herkes icin onemli olan 29 MAYIS'a bir kez daha erdik cok sukur. Bu guzel sehrin fethinin 556. yildonumunu kutluyoruz bu yil.
25 Mayıs 2009
24 Mayıs 2009
19 Mayıs 2009
13 Mayıs 2009
30 Nisan 2009
Kıymet
Öyle insanlar düşünün ki hayatında İnönü görmemiş,
ve öyle yürekler ki ölümü bile göze alır ama bütçesi yetmemiş.
Ben uzun süre Anadolu'nun değişik yerlerinde kaldım.
Bütçem elverdiğince maçlara geldim ve sesim bitik döndüm geldiğim şehirlere.
Şu an Bursa'dayım ve hastalık illetiyle cebelleşiyorum.
Bugün imkanım olsa şu hasta halimle kapalıya gelir ve komaya girmeyi bile göze alıp haykırırım sevdamı her bestede
Genç arkadaşlar...
Kapalı'ya girme şansı olan arkadaşlar...
Bu nimeti sıradan bir olgu gibi gören, Onun için bir sempatisi ve heyacanının kalmadığını inkar etse de düşünen bünyeler
LÜTFENNNN!
Aklınızı alın başınıza!
1 yaşındaki kızım bile Beşiktaş İnönü Stadı'nı televizyondan gördüğünde
Haykırırcasına kahkalar atıp mutluluğunu gözlerinden saçıyorsa,
ve Beşiktaş futbolcusu gördüğünde GOOOOLLLL diye haykırıp seviniyorsa ,
ve bunu diğer hiçbir olguda yapmıyorsa,
ve O'nun, O'nu inönüye hiçbir zaman götüremeyecek hasta bir babası varsa,
Lütfen O'nu düşünün!
O'nun mutluluğu, Beşiktaş'ın onuru için bağırın!
Sesinizi bitirin
Elde çekirdek oturmayın....
Bakın bir daha söylüyorum
Ben 32 yaşında multiple skelerosis hastalığının pençesine düşmüş gün ve gün eriyen ve hayatının her safhasında beşiktaşa bişeylerini vermiye çalışmış bir adamım. Lütfen, bu maç sizden geçer.
Siz aldırırsınız bu maçı... Siz kapak yaparsınız her gördüğümde ataklar geçirmemi sağlayan ermana, şansala diğer kanı bozuklara... Lütfen !
Oraya gittiğinizde Anadoluda'ki Beşiktaşlıları düşünün.
Şartları, durumları olmayanları düşünün...
Siz alın bu maçı... Gerekirse sesinizi kaybedin...
Ali Tumay Turemis / Forza BEŞİKTAŞ